Vergi hukuku, kamu hukuku içinde yer almaktadır. Bir hukuki ilişkide taraflar arasında eşitsizlik var ise orada kamu hukuku ilişkisi var demektir. Devlet ile mükellef arasındaki ilişkide zayıf olan mükellefi korumak için, idarenin her türlü işlem ve eylemlerine karşı yargı denetimi yolu açılmıştır. İdarenin yaptığı işlem ve eylemler yargı denetimine tabi tutularak zayıf olan mükellefin ezilmesi yargı yolu ile önlenmeye çalışılır.

Vergi yargısında ilk derece mahkemesi olan vergi mahkemeleri dışında, itiraz mercii olarak istinaf mahkemesi ve en tepede de temyiz mahkemesi olarak Danıştay yer almaktadır.

Son 2 yıla kadar, mükellefler vergi idaresi aleyhine açmış oldukları 100 davanın 92'sini kazanıyorlardı.

Bu davaları vergi idaresinin niçin kaybettiğine baktığımızda; genel olarak tebligat hükümlerine uymama, ihbarnamelere eklenmesi gereken vergi inceleme raporlarını ve vergi tekniği raporlarını eklememe, takdir komisyonlarını kanunu dolanarak zaman aşımını durdurma aracı olarak kullanma gibi hususlara dikkat etmemekten kaynaklandığını görüyoruz.

VERGİ CEZA İHBARNAMESİNE DAYANAK EKLENMESE DE OLUR!

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu, 2019 yılı içinde çok kritik iki karara imza attı.

İlk karar; E:2019/559, K:2019/437, karar tarihi 03.07.2019 olan karardır. Bu kararda; “İhbarnameye eklenmeyen vergi inceleme raporlarının daha sonra temin edilmesi mümkün olduğu için adil yargılama hakkı engellenmez” denilmektedir. İkinci karar; E:2019/522, K:2019/438, karar tarihi 03.07.2019 olan karardır. Bu kararda; “Uygulamada, genellikle vergi tekniği raporuna atıfla düzenlenen vergi inceleme raporları ve /veya takdir komisyonu kararlarının tebliğ edildiği ancak tarh nedenini, matrahın bulunuş yöntemini ve tarhiyatın dayanağına ilişkin bilgi ve belgeleri gösteren vergi tekniği raporunun tebliğ edilmediği görülmektedir. Mahkemeler, ara karar yoluyla bu raporları dosyaya sundurabildikleri için vergi tekniği raporlarının, vergi/ceza ihbarnamelerine eklenmemesi adil yargılanma hakkının ihlali sayılmaz” denmiştir.

DANIŞTAY YASA HÜKÜMLERİNE RAĞMEN, GÜÇLÜNÜN YANINDA!

Vergi Usul Kanunu'nun 20. maddesinde verginin tarhı; vergi alacağının kanunlarda gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden idari muamele olarak; 21. maddesinde de tebliğ, vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususların yetkili makamlar tarafından mükellefe veya ceza sorumlusuna yazı ile bildirilmesi olarak tanımlanmış; 34. maddesinde ikmalen ve re'sen tarh edilen vergilerin ihbarname ile ilgililere tebliğ olunacağı belirtilmiş, “ihbarnamenin muhteviyatı” başlığını taşıyan 35. maddesinin son fıkrasında ise takdir komisyonu kararı üzerine tarh edilen vergilerde kararın ve re'sen takdiri gerektiren inceleme raporunun bir suretinin ihbarnameye eklenmesi gerektiği hükme bağlanmıştır.

Vergi mahkemeleri, yukarıdaki tespitlerden hareketle vergi inceleme raporunun veya vergi tekniği raporunun ihbarnameye eklenmemesinin basit şekil noksanlığı olarak mütalaa edilemeyeceği ve davacının savunma hakkının engellendiği sonucuna ulaşarak dava konusu cezalı tarhiyatları kaldırıyorlardı. Danıştay'ın ilgili dairesinin vergi mahkemelerinin bu kararlarını bozması sonucu, tekrar ilgili vergi mahkemesine giden uyuşmazlıkta vergi mahkemesi kararında “ısrar” ettiği için konu Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu'na geldi ve kurul, yukarıda bahsettiğim kararları verdi.

“Hakkaniyete uygun yargılanma”nın temel unsurları yargılamanın “çelişmeli” olması ve taraflar arasında “silahların eşitliği”nin sağlanmasıdır.

Silahların eşitliği ilkesi, tarafların usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulmasını ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olmasını gerekli kılar. Çelişmeli yargılama ilkesi ise kural olarak bir davada taraflara gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkanı verilmesini gerektirir.

Vergilendirme alanında idare, tesis ettiği tek yanlı ve icrai nitelikteki idari işlemlerle vergi mükelleflerinin başta mülkiyet hakkı olmak üzere temel hak ve özgürlüklerine müdahale edebilmektedir. Dolayısıyla bu üstün kamu gücü yetkisi kullanımı karşısında davacıların vergi uyuşmazlığı doğuran idari işlemlerin hukuka aykırılığı ile ilgili iddialarını etkili bir biçimde ileri sürebilme hakkının kural olarak yargılama sürecinin bütünü içinde korunması gerekir. Bu korumanın sağlanması öncelikle idarenin işlemi tesis etme nedenine ilişkin maddi olay ve olgular ile hukuksal nedenlerin bilinebilir olmasına bağlıdır. Adil yargılanma hakkı yargılama sürecinin tamamının hakkaniyete uygun yürütülmesini güvence altına almalı ve davacıya iddialarını etkili biçimde ileri sürme olanağı tanımalıdır.

Gelin görün ki, Danıştay Dava Daireleri Kurulu, yasa hükümlerini görmezden gelip, basit eksiklikler adil yargılanmayı etkilemez sonucuna ulaşmıştır.

Danıştay'ın görevleri arasına vergi idaresinin yasalara aykırı fiillerini basit hatalar olarak nitelendirmek mi eklendi?