“Bir odada dört mum sessizce yanıyordu…
Birinci mum:
“Ben Barış'ım!” dedi……  “Ancak kimse benim sürekli yanık kalıp, etrafıma ışık saçabilmeme yardımcı olmuyor…… Artık sönmek üzereyim…”
Ve söndü…

*

İkinci mum:
“Ben akıl ve bilimim” dedi…
“Ama artık gerekli olduğuma inanmıyorum… İnsanlar karanlığı tercih ediyorlar…… Kimsenin bana ihtiyacı yok…… Yanık kalmamın da bir kıymeti kalmadı…” derken söndü gitti…

*

Üçüncü mum:
“Ben sevgiyim… Ama etrafıma ışık verecek gücüm kalmadı…… İnsanlar sevgiye gerek görmüyorlar… Sevgisizlik daha çok egemen…” dedi…
Boynu büküldü, cılızlaştı ve nihayet sessizce söndü…

*

O sırada bir çocuk üç mumun söndüğünü görünce ağladı… Dördüncü mum, yatıştırıcı sesi ile çocuğa ağlamamasını söyledi:
“Ağlama… Korkma ben yandığım sürece ateşimle diğerleri yeniden yakılabilir ve onlar da aydınlatmaya devam ederler… Benim adım umut…”
Çocuk umut mumunu alıp öbürlerini tutuşturup yaktı…”

*

(Unutmuştum, kuzenim Kemal Rastgeldi gönderdi bu hikayeyi…)

*

Bu günlerde en çok ihtiyacımız olan duygudur; umut…
O söndüğünde, asıl o zaman ortalık kararır… Karanlığa teslim olmaktan başka yapacak bir şey kalmamıştır…
Her şey bitmiştir, çocuk ağlar…
Beklenen bir şey yoktur…
Ne aydınlık…
Ne bir ışık…

*

Oysa aydınlığa ihtiyacımız var…
Dördüncü mum sönmesin…