NET TÜRK TV 

ANALİZ ' HABER - Oytun Erbaş bir kez daha sahnede. Üstelik bu kez tartışmaların odağı, fakirliği sağlıkla eşitleyen akıl almaz açıklamaları. Asgari ücretin 22 bin 104 TL olarak belirlendiği bir dönemde, halkın alım gücündeki düşüşü görmezden gelerek "Kuru fasulye de protein, et de protein" demesi, halkın sabrını taşırdı. Sosyal medya adeta ayağa kalktı. Peki, Erbaş neye dayanarak "Fakir hayat en sağlıklı hayat" diyebiliyor?

"FAKİR HAYAT EN SAĞLIKLI HAYAT"

Erbaş, katıldığı TV100 programında Buket Aydın'a, "Üç yüz metrekare evim olsun, daha şu olsun, şunu yiyeyim, bunu yapayım... Bunun sonu yok ki. Fakir hayat en sağlıklı hayat," diyerek modern hayatın taleplerini küçümsedi. Halkın yaşadığı ekonomik zorlukları "mütevazilik" olarak nitelendirdi. Ancak asıl çarpıcı olan, bu sözlerin yüksek maaşlar ve lüks hayatlar süren bir elit tarafından söylenmiş olması.

GERÇEKLERDEN KOPUK BİR ZİHNİYET

Erbaş’ın açıklamalarında eleştiri toplayan bir diğer konu ise lüksü küçümseyen ifadeleri. "Benim arabam yok, yüz tane ayakkabı alsam ne olacaktı?" derken, kendisinin ekonomik güvence içinde olduğu gerçeğini gizlemiyor. "Günün sonunda iki lahmacun yeniyor, üçüncüsünü yemiyorum," gibi sığ açıklamalarla halkın yaşam mücadelesini küçümsemek, tepkileri artırdı.

Ekonomik gerçekler göz ardı ediliyor. Bugün Türkiye'de milyonlarca insan geçim sıkıntısı içinde mücadele ederken, "mütevaziliği" erdem olarak sunmak, halkın ekonomik çıkmazına çare olmuyor. Bir bilim insanının, çözüm üretmek yerine sorunu romantize etmesi ne kadar kabul edilebilir?

SOSYAL MEDYADAN TEPKİ YAĞDI

Bu açıklamalara en sert yanıt, Ece Üner ve Kübra Par gibi gazetecilerden geldi. Ece Üner, "Fakirliği öven bir şuursuzluk geldi. Saçmalama cerrahım," diyerek tepkisini dile getirirken, Kübra Par ise "O göbeği 1200 kalori yiyerek mi yaptı?" sorusuyla dikkat çekti. Halkın genel tepkisi ise sosyal medyada yankı buldu. "Fakir hayat övgüsü" söylemi, adeta alay konusu oldu.

Sosyal medya kullanıcıları, bu açıklamaların halktan ne kadar kopuk olduğunu açıkça gözler önüne serdi. "Fakirlik romantizmi" diye adlandırılan bu yaklaşım, özellikle ekonomik zorluklarla boğuşan kesimler arasında büyük öfkeye neden oldu.

GEÇMİŞİ DE TARTIŞMALI

Erbaş’ın daha önceki açıklamaları da sıkça tepki çekmişti. Covid-19 döneminde "Türk ırkını etkilemez" diyerek bilimsel dayanaktan yoksun iddialarda bulunmuş, "AKP iktidarının akademideki vesayeti kırmasıyla bulunduğum pozisyona geldim" sözleriyle siyasete olan yakınlığını açıkça belirtmişti.

Bir diğer tartışmalı söylemi ise kadınlarla ilgili bilim dışı ifadeleri. "Kadınların kanına bakıldığında beraber olduğu erkeklerin DNA'sı bulunur," diyerek bilimsel açıdan eleştirilen iddialarda bulundu. Aynı zamanda "Aldatmayan değil, aldatamayan erkek vardır" gibi cinsiyetçi söylemleri, kamuoyunda büyük tepki toplamıştı.

HALKTAN KOPUK BİR ELİTİZM

Oytun Erbaş’ın söylemleri, aslında Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik ve toplumsal eşitsizliği ortaya koyuyor. Halktan kopmuş bir zihniyetin, yaşam standartlarını "mütevazilik" adı altında küçümsemesi, elitizmden başka bir şey değil. Ekonomik zorluklarla boğuşan halk için "Fakir hayat en sağlıklı hayat" demek, adeta dalga geçmek anlamına geliyor.

Garanti zirvede, Koç geride! Garanti zirvede, Koç geride!

Erbaş’ın açıklamalarında dikkat çeken bir diğer nokta ise kendi hayatıyla ilgili söyledikleri. "Arabam yok, ayakkabı almıyorum," gibi ifadelerle kendisini halktan biri olarak göstermeye çalışırken, "iki lahmacun" örneği, halkın temel gıda maddelerine ulaşmakta zorlandığı gerçeğini göz ardı ediyor.

BİLİM İNSANI MI, PROVOKATÖR MÜ?

Erbaş’ın açıklamaları, "Bilim insanı mı, provokatör mü?" sorusunu akıllara getiriyor. Halkın ekonomik sıkıntılarını hafifleten değil, alay eden bir dil kullanması, toplumsal bölünmeyi derinleştiriyor. Bu tür açıklamalar, halkın duygularıyla oynamaktan başka bir şey değil.

Bir bilim insanının görevi, halkın sorunlarına çözüm üretmek ve onların yaşam koşullarını iyileştirecek çalışmalara öncülük etmektir. Ancak Erbaş’ın açıklamaları, tam aksine halkı küçümseyen ve ekonomik eşitsizliği romantize eden bir zihniyeti ortaya koyuyor.

ROMANTİZE EDİLEN YOKSULLUK

Yoksulluğu sağlıkla eşitleyen bir söylemin altında yatan gerçek nedir? Bu tür açıklamalar, ekonomik zorlukları derinleştiren politikaları gizlemek için mi yapılıyor? Fakirliği övmek, bu sorunu çözmek yerine meşrulaştırmanın bir yolu mu? Erbaş’ın ifadeleri, bu soruları yeniden gündeme taşıyor.

Halkın temel ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak bir ekonomik sistemde, "fakir hayat en sağlıklı hayat" demek, halkın aklıyla alay etmek anlamına gelir. Oytun Erbaş’ın söylemleri, bu gerçekliği bir kez daha gözler önüne seriyor.

www.netturk.com.tr