NET TÜRK TV 

HİKAYE / Ali Dede, yamaçtaki büyük meşe ağacının altına oturmuş, gözlerini ufka dikmişti. Rüzgârın esintisiyle yapraklar hışırdıyor, doğa kendi dilinde bir şeyler fısıldıyordu. Gözleri, yaşanmış yılların birikimiyle ağır, ama bir o kadar da huzurluydu. Yanında, küçük torunu Narin oturuyordu. Narin’in elleri, çimenlerin arasında minicik çiçekleri toplarken, yüzündeki masum gülümseme büyükbabasının içini ısıtıyordu.

Hikaye-10Ali Dede, ömrünün çoğunu köyde geçirmişti. Toprakla yoğrulmuş, çamura bulanmış, terini dökmüş, nasır tutmuş elleriyle çalışmıştı. Ömrü boyunca hayatın ağırlığını omuzlamıştı. Ama şimdi, bu eski ağacın gölgesinde otururken, yılların onu nasıl törpülediğini, yonttuğunu hissediyordu. Yanındaki Narin, onun yaşamında yeşeren yeni bir filiz gibiydi.

*  *  *

“Narin,” dedi derin ve tok bir sesle. “Bak, etrafına bak. Şu kırlara, dağlara, kuşlara... Hayatın her köşesinde bir hikâye var. Her yaprakta, her taşta bir anı gizli. Bizler de bu hikâyelerin bir parçasıyız.”

Narin, dedesinin söylediklerini anlamaya çalışarak başını kaldırdı. “Dede, senin hikâyen nedir?” diye sordu merakla.

Ali Dede, hafifçe gülümsedi, ama gözlerindeki derinlik değişmedi. “Benim hikâyem mi?” dedi düşünceli bir tavırla. “Benim hikâyem, bu toprağın hikâyesi, bu ağacın hikâyesiyle aynı. Hep çalıştım, hep didindim. Ama sonunda anladım ki, bu dünyanın üzerinde bıraktığın izler, kalbinde taşıdığın sevgiden daha kalıcı değil.”

Narin, dedesinin sözlerini duyunca elindeki çiçeği bıraktı. Büyükbabasının sözleri ona çok derin geldi; ama anlamaya çalıştı. “Dede,” dedi. “Peki ya insanlar neden sürekli bir şeyler peşinde koşar? Neden herkes bir iz bırakmak ister?”

Ali Dede derin bir nefes aldı. Gözleri yavaşça kapandı, sonra yeniden açıldı. “Çünkü herkesin içinde bir iz bırakma isteği vardır, kızım. Ama bilmezler ki, en büyük iz, sevdiklerinin kalbinde bıraktığın izdir. Ben de gençken bu topraklarda koşturdum durdum. Ama şimdi, işte bu yaşlı ağacın altında otururken, hayatın anlamını daha iyi anlıyorum.”

Bir süre sessizlik oldu. Ali Dede, doğanın sesiyle dolan bu sessizlikte bir anıyı hatırladı. Gençliğinde, henüz Emine ile tanışmadığı zamanlardı. Köyde bir iş için sabahın erken saatlerinde yola çıkmış, yorulmuştu. Yolda yaşlı bir adamla karşılaşmıştı; adam ona su ve ekmek vermişti. O gün, o yaşlı adamın gözlerindeki ışığı unutamamıştı. O ışıkta, hayatın bir iz bırakmaktan öte, bir anı yaşamaktan ibaret olduğunu görmüştü.

Seni çok sevdim! Seni çok sevdim!

“Bak Narin,” dedi Ali Dede yavaşça. “Hayatta en önemli şey, kim olduğun ve ne yaptığın değil. Önemli olan, sevdiğin insanlarla geçirdiğin zaman. Ben, gençliğimde bunu pek anlamazdım. Sürekli çalıştım, durmadan çalıştım. Ama şimdi bakıyorum da, hayat dediğin şey, aslında anı biriktirmekten ibaret.”

Narin, büyükbabasının sözlerini dinlerken, gözlerinde yeni bir anlayış belirdi. “Yani dede,” dedi düşünceli bir şekilde, “Senin için en önemli şey sevgi mi?”

Ali Dede, torununun bu sorusu karşısında hafifçe gülümsedi. “Evet, Narin,” dedi. “Sevgi. Çünkü sevgi olmadan ne toprak yeşerir ne de ağaçlar büyür. Hayatın özü, sevgiden gelir. Bu yüzden sen de hayatını dolu dolu yaşa, ama sevdiklerini hiç unutma. Çünkü sonunda, dünyada bırakacağın en kalıcı iz, onların kalbinde olacak.”

*  *  *

Gözleri ufka daldı yeniden. Gökyüzü turuncu ve kırmızıya boyanmış, gün batımının o büyüleyici ışıkları Ali Dede’nin yüzüne vurmuştu. “Hayatı seç,” dedi hafif bir mırıldanmayla. “Sevgiyi seç. Ve yaşamayı hiçbir zaman unutma, kızım.”

Narin, büyükbabasının bu sözleri karşısında sessiz kaldı. Ali Dede’nin ellerini tuttu ve sıkıca sarıldı. Bu an, onun için hayatının en değerli anılarından biri olacaktı. Çünkü Ali Dede, ona hayatın ne anlama geldiğini öğretmişti.

O akşam, Ali Dede ve Narin, meşe ağacının altında, gün batımının turuncu ışıkları altında otururken, etraflarındaki dünya sanki daha bir sessiz, daha bir huzurlu hale gelmişti. Çünkü hayatın anlamı, anılarda ve sevgide saklıydı. Ve bu iki insan, o anlamı tam da orada, o anda bulmuşlardı.

www.netturk.com.tr

Editör: Haber Merkezi