NET TÜRK TV / YAZI'YORUM
Çok şükür okullar açıldı ve küçük kızım da mutlu bir şekilde okula gitmeye başladı. Okulda belli ki arkadaşları ile bol bol oynamış. Hoplamış, zıplamış, terlemiş... Terli olduğunu görünce takıldım ben de ona ter kokuyorsun diye. "Babacığım hemen duş alırım ben" deyince aklıma çocukluk yıllarım geldi.
BANYO GÜNLERİMİZ VARDI
Biz her gün sokakta hoplar, zıplar, koşar, oynardık ama her gün duş alma şansımız yoktu. Bizim banyo günlerimiz vardı eskiden. Cumartesi günleri banyo yapardık. Odunlu şofben yakılırdı gündüzden. İçeride soba yanardı çıtır çıtır. Sıcak su lazım olur diye mutlaka güğüm kaynardı.
Hatırlar mısınız o güğümün su kaynadıkça çıkardığı sesi? Ne günlerdi... Sobadaki çıtırtı, güğümün fışlama sesi, hepsi terapi gibiydi. Soba borularına takılan çamaşır askılıklarında kurutulan çamaşırlardan gelen Hacı Şakir sabun kokusu da mest ederdi beni.
KÜÇÜK EVİMİZ, BÜYÜK SICAKLIĞIMIZ
Evimiz küçücüktü o dönem. Kalorifer olmadığı için banyoda duşunu alan koşa koşa sobanın yandığı odaya gelirdi. Sobanın dibine oturur, sıcağını içimizde hissederdik. Dışarısı buz gibi olsa da oturduğumuz oda hamam gibi olurdu. Şimdi düşünüyorum da sanırım o odaya o sıcaklığı veren sobadan ziyade aile sıcaklığıydı.
Dört çocuk, annem-babam hepimiz o odada kalırdık. İki somya, televizyon ve sobadan başka bir şey olmayan o küçücük odaya kocaman bir aile ve misafirler sığıyordu.
CUMARTESİ GÜNLERİ VE TAVUK ZİYAFETİ
Cumartesi bu yüzden çok özel bir gündü benim için çünkü sadece banyo günü değildi, bir sürü daha sevdiğim şey vardı. Annem tavuk yapardı mesela. Haşlar, suyunda çok güzel bir mercimek çorbası yapardı. Yine tavuk suyuna tereyağlı pilav yapardı. Tavukları kızartır, bir de çoban salata yapardı. Tam bir ziyafet! Eskiden tavuk yemek lükstü. Çünkü fabrikasyon değildi tavuklar. Halden ya da pazardan canlı alınırdı. Bu yüzden yapılışı biraz zahmetliydi.
TÜRK FİLMLERİ KEYFİ
Akşam yemeğinden sonra Türk filmi keyfimiz başlardı. Her cumartesi akşamı harika Türk filmleri olurdu. Annem Türk filmlerini çok severdi. Öyle güzeldi ki... Çayımız, çekirdeğimiz...
Şimdi cumartesi günlerini o kadar aktif geçiremiyoruz ama ben mutlaka ailemle birlikte olmaya özen gösteriyorum. Cumartesiye özel bir yemeğimiz yok şimdi ama hanım sağ olsun, her yemeği özel kılıyor artık. Kendi elleri ile özenle hazırlıyor yemeklerimizi. Aile olmanın sıcaklığını bugün de yaşıyoruz ama eskiye özlem hep var.
HER DEVİR ZAMANINDA GÜZEL
Her devri zamanında değerlendirmek lazım. Bugün ben anlatıyorum, belki yıllar sonra çocuklarım anlatacak kendi çocuklarına.
Meslek hayatımda beni çok etkileyen şeylerden biri, halk sağlığı stajı yaptığım dönemdi. Antalya'da Ahatlı'da yaptım stajımı, hiç unutamıyorum. Oradaki gözlemlerimi ben kendi hayatıma çok benzetirim. Ahatlı denilen yer, beş yıldızlı otellerin dibinde bir gecekondu mahallesi. Hijyen, çevre sağlığı vesaire gibi konularda oraları gezerdik. Öyle evler vardı ki, tuvaleti yoktu. Bir adım ilerisi gecekondu... Onun ilerisi betonarme evler, onun ilerisi villalar... Onun ilerisi şehir...
YOKLUKTAN VARLIĞA
Benim hayatım da böyle ilerledi aslında. Yokluğu gördük, varlığı da görüyoruz. Bizim çocuklarımız yokluk görmedi ama yaşadıklarımızı bilmek zorundalar. Dünyada hiçbir şey sonsuz değil, o yüzden her şart hakkında bilgi sahibi olmak zorundalar. Atalarının yaşadıkları dönemleri bilmek zorundalar.
BİZİM DE ORGANİKLİĞİMİZ BOZULDU
Geçmişi bir nevi anlatmak lazım. Çünkü sadece yediğimizin içtiğimizin değil, bizim de organikliğimiz bozuldu. Buna zemini biraz da biz hazırladık. Çünkü hayatımızı pratikleştirmek için bize sunulan şeyler hoşumuza gitti ama bizden organikliğimizi, neşemizi, huzurumuzu, hatta sağlığımızı da almaya başladı. Organik devri yaşamış olan biz bu durumdan etkileniyorsak, gelecek nesil ne kadar etkilenir, varın siz düşünün.
Kalın sağlıcakla..